7 Şubat 2010 Pazar

Bilim Karşısında Çökmüş Akıl Dışı Bir Teori

Körelmiş organlar iddiası herhangi bir bilimsel veriye dayanmadığı gibi mantık sınırları dahilinde de değerlendirilemez. Örneğin derimizde melanositlerin aşırı çalışmasına bağlı olarak çıkan benleri ‘tüm insanlar daha önce zenciydi’ diye yorumlayamayız; tırnaklarımızın varlığını vahşi olduğumuz dönemlerden kalma ‘ilkel yırtıcı bir özellik’ diye tanımlayamayız. Böyle bir yaklaşım evrimcilerin insanı önyargı ile değerlendirmesinden kaynaklanmaktadır. Evrimcilere göre, vücudumuzdaki çoğu ayrıntı gereksizdir; saçlar, kulak memesi, kaşlar ve küçük parmaklar gibi uzuvlar olmamalıdır. Aynı şekilde, köpek dişlerinin köpeklik döneminden kaldığı iddia edilebilir. Nitekim vücudumuzdaki kılların da hayvanlık döneminden kaldığı iddia edilmektedir. Böyle bir listeyi 1000 maddeye kadar çıkarabilirsiniz. Ancak bu uzun liste bilimsel temellere dayanmadan, yalnızca kişinin kendi önyargıları ve bakış açısı ile şekillenecektir.

Ayrıca unutulmamalıdır ki bunlar evrim teorisine hiçbir şekilde destek sağlayamaz. Çünkü evrim her yönüyle, Allah’ın eşsiz yaratışına dair deliller karşısında zaten çökmüş bulunmaktadır. Sayısız iman delilinden aşağıda saydığımız birkaçı bile Allah’ın kusursuz yaratışını göstermek için yeterlidir:

Aminoasitlerin tesadüfen doğru sıralamayla dizilerek proteinleri oluşturmaları, sonra da bir hücre meydana getirmeleri matematiksel olarak imkansızdır. Tek bir proteinin bile tesadüfen oluşmasını açıklayamayan evrim teorisi, hücrenin ve daha kompleks yapıların nasıl meydana geldiğini asla açıklayamaz.

Milimetrenin 100'de biri büyüklüğünde olan hücrelerimizin içindeki "mitokondri" isimli enerji santrali, bir petrol rafinerisinden ya da bir hidroelektrik santralinden daha komplekstir. Binlerce mühendisin, teknik uzmanın, işçinin, tasarımcının bir araya gelerek, en yüksek teknolojiyi kullanarak sağladıkları enerjiyi, belirli sayıda atomun kendi başlarına üretebilmeleri tesadüflerle açıklanamaz.

İnsanın tek bir hücresinin çekirdeğindeki DNA molekülünde bir milyon ansiklopedi sayfasını dolduracak büyüklükte, hassas sıralaması ile anlam kazanan bir bilgi deposu bulunur. DNA kör tesadüflerin ürünü olamaz.

Bazı genler diğerleri üzerinde kontrol yetkisine sahiptir. Genler arasındaki hiyerarşik düzen evrimin hayali tesadüf mantığı ile oluşamayacak kadar komplekstir.

Bitki olsun, hayvan olsun, canlılardaki kusursuz ve olağanüstü tasarım, onların tesadüflerin eseri olmadıklarını, bilinçli bir tasarımın sonucu meydana geldiklerini açıkça gösterir.

Beyin yaklaşık 100 milyar sinir hücresinden oluşur. Bu hücreler arasındaki sinapsların sayısının ise 1 katrilyon olduğu tahmin edilmektedir. Tesadüflerin, hayranlık uyandıracak bir iletişim ağı kuracak şekilde sinir hücrelerini organize etmeleri kesinlikle imkansızdır.

Bakteri kamçısı, bazı bakteriler tarafından sıvı bir ortamda hareket edebilmek için kullanılır ve yaklaşık 240 ayrı proteinin biraraya gelerek bir motor şeklinde çalışması ile fonksiyon görür. Bakteri kamçısının ilk var olduğu andan itibaren eksiksiz olarak işlemesi gerekmektedir. Bu gerçek evrim teorisinin "kademe kademe gelişim" iddiasını tek başına çürütmeye yeterlidir.

Savunma sistemi hücrelerinin yabancı antijenleri tanımaları ve onlara karşı "antikor" adı verilen maddeler üreterek onları yok etmeye çalışmaları evrimle açıklanamaz.

Pıhtılaşma bir dizi enzimin sırayla kimyasal tepkimelere girerek bir diğerini aktive etmesi ile ortaya çıkan hayati bir olaydır. Bu atom yığınlarının böylesine bir şuur göstermesi ise kuşkusuz çok büyük bir mucizedir ve tümüyle rastlantılara dayalı bir sürecin ürünü elbette olamaz.

Bu maddelerin her biri tek başına canlılıktaki üstün tasarımı görmemiz için yeterlidir. İnsan hiçbir bilgisi olmasa da bu hakikatlerden tek birini öğrenerek sonsuz kudret sahibi bir Yaratıcının varlığını görebilir.

Bunların yanı sıra, bir canlının varlığı ancak onu yaratan Allah’ın varlığını kanıtlar. Cansız ve şuursuz atomların, moleküllerin bir araya gelip de duyan, koklayan, dokunan ve gören insanı meydana getirmesi ancak Allah’ın kusursuz yaratışının delilidir. Çünkü koklamayı, duymayı veya görmeyi bilmeyen atomların hissetmeyi istemeleri ve bunun için bir araya gelmeleri mümkün olamaz. Madde yığınının aynanın karşısına geçip de kendisini görmesi ya da maddenin başka bir maddeyi tatması ve ona dokunması evrim mantığında bir yere oturtulamaz. Bu hisler ancak madde üstü bir yaratılış, yani Allah’ın varlığı ve kusursuz yaratışı ile açıklanabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder